Sir Ernest Shackleton’ın efsanevi Antarktika yolculuğunda batan gemisi Endurance’ın hikayesi, yüz yılı aşkın süredir dillerde. Ancak yeni bir bilimsel araştırma, geminin buzullar tarafından ezilmesinin bir şanssızlık değil, yapısal bir kusur olduğunu öne sürüyor.
Kutup kaşifi Sir Ernest Shackleton’ın 1915 yılında batan gemisi Endurance’ın hikayesi, Antarktika keşif çağının en dramatik ve destansı olaylarından biri olarak tarihe geçmiştir. Gemi, uzun yıllar boyunca Weddell Denizi’nin acımasız buzullarının neden olduğu “kötü şansın” kurbanı olarak görüldü. Ancak yeni bir bilimsel araştırma, Endurance’ın trajik kaderinin aslında gemi limandan ayrılmadan çok önce, tasarım aşamasında belirlenmiş olabileceğini öne sürüyor.
Shackleton, liderliğindeki üç direkli gemiyle 1914 yılında, Antarktika kıtasını bir ucundan diğerine kara yoluyla geçmeyi amaçlayan tarihi bir keşif seferine çıktı. Ancak 1915 yılının başlarında, gemi Antarktika kıyısından yaklaşık 100 kilometre açıkta yoğun buz tabakasına sıkıştı. Mürettebat aylarca burada mahsur kaldı ve gemi, Weddell Denizi’nin buzullarıyla birlikte sürüklenmeye devam etti. Sonunda, 1915 yılının Ekim ayında buz basıncı dayanılmaz seviyelere ulaştı ve Endurance ezilerek kırıldı, ardından da sulara gömüldü.
Finlandiya’daki Aalto Üniversitesi’nden bir araştırmacı ve kutup kaşifi olan Jukka Tuhkuri, bu tarihi olayın ardındaki teknik gerçekleri modern mühendislik yöntemleriyle yeniden analiz etti. Tuhkuri, geminin tasarımını, buz dinamiklerini ve o döneme ait mürettebat yazışmalarını inceleyerek şaşırtıcı sonuçlara ulaştı.
Gemi, Kutup şartlarına göre zayıf mıydı?
Yeni araştırmaya göre, Endurance inşa edildiği 1912 yılında “zamanının en güçlü kutup gemisi” olarak tanıtılmasına rağmen, o dönemin diğer kutup gemilerine kıyasla önemli ölçüde daha zayıftı. Tuhkuri’nin incelemeleri, gemide ciddi yapısal zayıflıkların bulunduğunu ortaya koyuyor.
İlk belirleme, zayıf güverte kirişleri ve çerçevelere işaret ediyor. Bu kısımlar, gövdenin dayanımını düşürüyordu. Alışılmadık derecede uzun makine dairesi de dikkat çekici; bu, gövde bütünlüğünü zayıflatan bir mimari özellikti.
Çapraz destek eksikliği de söz konusu. Ezici buz basıncına dayanabilecek diyagonal destek kirişlerinin olmaması, geminin en önemli kusuruydu.
Araştırmaya göre, Endurance aslında Weddell Denizi’nin zorlu, yıl boyu süren buz koşulları için değil, yaz aylarında Arktik bölgesinde turist taşımak amacıyla tasarlanmıştı. Daha da çarpıcı olanı, Profesör Tuhkuri, Shackleton’ın gemisinin zayıf olduğunun farkında olduğunu düşünüyor. Shackleton’ın yola çıkmadan önce eşine yazdığı bir mektupta geminin zayıflıklarından yakındığı ve mümkün olsa eski gemisini tercih edeceğini belirttiği görülüyor.
Facianın son darbesi: Omurganın kırılması
Daha önceki teoriler, geminin batışını buzun dümene verdiği hasara bağlarken, yeni araştırma felaketin son darbesini farklı bir noktaya taşıyor: Omurganın kopması. Gemi gövdesinin “belkemiği” olarak bilinen omurga, sıkışan yoğun buz tabakalarının baskısıyla kırıldı. Bu yapısal kırılma, geminin tamamen ezilerek sulara gömülmesine neden oldu.
Araştırmacı Tuhkuri, Shackleton’ın bu kusurları bilmesine rağmen yola çıkmasının o çağ için “sorumsuzluk” olarak değerlendirilmemesi gerektiğini, erken dönem kutup keşiflerinin doğası gereği büyük riskler içerdiğini vurguluyor. O dönemde bu tür seferlerde ölüm oranı yaklaşık yüzde üç civarındaydı; dolayısıyla bir geminin mükemmel olmamasını kabul etmek olağan kabul ediliyordu.
Felaketin içinden çıkan zafer
Endurance’ın batığı, 2022 yılında Weddell Denizi’nin yaklaşık 3.000 metre derinliğinde bulunmuş olsa da, hikayenin odak noktası geminin kendisi değil, mürettebatın hayatta kalma mücadelesiydi. Shackleton ve 28 mürettebatının tamamı, geminin batmasının ardından aylarca buz üzerinde hayatta kalmayı başardı ve ardından filikalarla son derece tehlikeli bir yolculuğa çıkarak mucizevi biçimde kurtuldu.
Yeni araştırma, geminin en başından itibaren kusurlu olduğunu ortaya koysa da, hikayenin özü değişmiyor. Tuhkuri’nin de dediği gibi, Endurance’ın hikayesi hala felakete karşı gösterilen cesaret, dayanışma ve zaferin destansı bir örneği olarak önemini koruyor.