Araştırmacılar arasında yaşanan tansiyon, Antarktika’daki SANAE IV üssünde kaygı ortamı yarattı. Bu olaylar, bilimsel çalışmaların zorlukları kadar ruhsal dayanıklılık ihtiyacını de ön plana çıkarıyor.
Antarktika’nın uçsuz bucaksız buzlu yerlerinde, dünyanın geri kalanından tamamen kopmuş bir şekilde görev yapan araştırmacılar arasında beklenmedik bir tansiyon ortaya çıktı. Güney Afrika’nın denetimindeki SANAE IV araştırma üssünde yaşanan fizikî saldırı, cinsel taciz ve mevt tehditleri bir e-postayla gün yüzüne çıkınca, izole ömrün karanlık yüzü bir kere daha gündeme geldi.
Araştırma ekibi, Antarktika’nın Queen Maud Land bölgesindeki üste 13 ay boyunca izole bir şekilde çalışıyor. Dünya ile temasın neredeyse tamamen kesildiği bu süreç, çoklukla macera dolu bir bilimsel görev olarak görülse de, işlerin berbata gitmesi durumunda riskler süratle artıyor. Geçtiğimiz hafta yayılan bir e-posta, bu izole ortamın artık bir “korku atmosferine” dönüştüğünü iddia etti. E-postada bir meslektaşın fizikî saldırı gerçekleştirdiği ve vefat tehditleri savurduğu ifade edilirken, mağdurların güvenlik tasalarının önemli bir boyuta ulaştığı aktarıldı.
“[Adı gizli tutulan] kişi fizikî akınlar gerçekleştirmiş, mevt tehditleri savurarak dehşet ve sindirme ortamı yaratmıştır” tabirleri, üssün sakinliğini ve güvenliğini tartışmaya açtı. E-postada ayrıyeten mağdurun kendi güvenliği hakkında derin tasalar taşıdığı ve öteki bir kurban olma ihtimalinden korktuğu açıkça belirtildi.
Antarktika gibi zorlu şartlarda uzun müddetli izolasyon, insan psikolojisini önemli şekilde zorlayabiliyor. Tecrit ve monotonluk, bireylerin gerilim düzeylerini artırarak çatışmalara taban hazırlayabiliyor. Bu olay, hava şartlarına bağlı bir görev değişikliği sırasında yaşanan uyuşmazlıktan kaynaklanmış görünüyor. Lakin, bu tansiyonun bir vefat tehdidine kadar ilerlemesi, araştırma istasyonlarında çalışan grupların dayanıklılığını ve ruhsal dayanağa duyulan ihtiyacı tekrar gündeme taşıyor.
Antarktika’daki geçmiş suçlar
Antarktika, suç oranlarının son derece düşük olduğu bir yer olarak bilinir. Lakin izolasyonun doğurduğu gerilim, kıta üzerindeki araştırma istasyonlarında zaman zaman trajik olaylara yol açabiliyor. Örneğin 1984 yılında bir Arjantinli araştırmacının istasyonu yakması, 1996’da ABD üssünde yaşanan çekiç kavgası ve hatta 1959’da Rus Vostok istasyonunda bir satranç maçı sonrası yaşandığı iddia edilen baltalı saldırı, kıtada yaşanan tansiyonların kötü sonuçlarını gözler önüne seriyor.
İddialar üzerine başlatılan soruşturmalar hala devam ediyor. Fail olduğu belirtilen kişinin pişmanlık duyduğu ve ruhsal değerlendirmeden istekli olarak geçtiği rapor edildi. Fakat takımın, programlarına uygun olarak Aralık ayında üsten ayrılması bekleniyor. Daha önce yaşanan benzeyenolaylar göz önüne alındığında, Antarktika’daki araştırma programlarının idaresinde ruhsal destek ve kriz yönetimi protokollerinin eksikliğinin giderilmesi gerektiği açıkça görülüyor.
Mevcut durum, izolasyon altında çalışan araştırmacılar için daha fazla destek sağlanmasını ve buna olayların tekrarlanmasını önleyecek düzenlemelerin yapılmasını gerektiriyor. Antarktika’nın, bilimsel keşifler için sunduğu cazibe kadar insan psikolojisini zorlayan yapısı, yeni bir tartışma konusu olmaya devam edecek görünüyor.