Bir vakitler her yerde “Ozon katmanı deliniyor!” lafını duyuyorduk, hatırladınız mı? Bu cümleye ne oldu da hayatımızdan bir anda, sessiz sedasız çekip gitti?
Bazen hâlâ parfüm sıkarken bile huzursuz oluyoruz kabul edelim. Bunun nedeni yıllar boyunca delinen ozon katmanının daha fazla hasar almamasıydı.
Peki çok değil birkaç sene önceye kadar önemli bir tehdit altında olan atmosferimiz, artık bu tehlikeyle karşı karşıya değil mi? Şayet öyleyse ozon katmanındaki deliğe ne oldu?
Öncelikle çoğumuzun hâlâ merak ettiği ozon katmanındaki deliğin ne olduğunu açıklayalım.
Bu mevzu yıllar önce birçok insanın kafasını kurcaladı. Atmosferimizdeki ozon tabakası, bir dönem delinme tehlikesiyle karşı karşıyaydı. Pekala, bu delik neydi ve nasıl oluştu?
Öncelikle bu deliği anlamak için ozonun ne olduğunu anlamak gerekiyor. Ozon, olağanda bildiğimiz oksijen moleküllerinin biraz farklı bir formudur. Oksijen ekseriyetle O2 olarak bulunur, yani iki oksijen atomunun birleşmesiyle oluşur. Lakin üçüncü bir oksijen atomunun eklenmesiyle de ozon (O3) meydana gelir.
Ozonun atmosferdeki rolü ne?
Özellikle yeryüzünün üst katmanlarında, ozon tabakası Güneş’ten gelen ziyanlı UV ışınları engelleyerek ömrü korur.fakat kaygı verici olan şey, ozon katmanının deliniyor olmasıdır.
Bu delinme,ozon tabakasının Güneş’ten gelen ziyanlı ışınlardan koruma yeteneğini yok edeceği için bir tehlike oluşturuyor aslında.
Peki bu meşhur delik nasıl oluşabilir?
İklim değişikliği ve bizlerden kaynaklanan çeşitli faktörler, ozon katmanının incelmesine ve delinmesine katkıda bulunuyor. Bilhassa kloroflorokarbonlar (CFC’ler) gibi kimyasal maddeler, ozon katmanını parçalayacak kadar güçlü bir tesire sahip.
Oksijen dönüşümüyle birlikte ozon üretilir ve tüketilir, böylelikle atmosferdeki ozon miktarı sabit kalır. Bu döngü, yeryüzünü ziyanlı UV ışınlarından koruyan devasa bir kalkan oluşturur. bu kalkanın istikrarı de zaman zaman tehlikeye girer.
Gelelim tekrardan mevzuya. Bu ziyanlı deliğe ne oldu?
1987’de Montreal Protokolü, ozon katmanının korunması için uluslararası bir anlaşma olarak imzalandı. Bu protokol, ozon katmanını incelten kimyasalların üretiminin azaltılmasını ve alternatiflerin kullanılmasını içeriyordu. Bu uğraşların sonucunda da ozon katmanının güzelleşerek kendini yenilediğini görebiliriz.
Ama bu sonuca elbette bu kadar kolay ulaşılmadı. 2023’te tekrar ortaya çıkan ozon katmanındaki delikler, güzelleşmenin tam olarak gerçekleşmediğini bizlere gösterdi. Şunu da unutmamak gerekir ki Montreal Protokolü’nün muvaffakiyetinin gerisinde bizlerin sorumluluk alması ve tahlilin bir kesimi olması tesirli olmuştu.
Bu görüntüde delik tekrar büyümeye başlamış gibi görünüyor. İyi bir haber: Bunun sorumlusu biz değiliz.
Bu aslında doğanın kendi kendine açtığı bir delik. Sorumlusunun ise 2022’de patlayan bir su altı yanardağı olduğu tahmin ediliyor. Bu tesir geçtikçe, tabiat kendini yenilediği için deliğin de zamanla kapanacağı düşünülüyor.
Delik kapansa yahut küçülse bile çoğu zaman yeniden büyüme ihtimali var. O yüzden bizler, üzerimize düşen görevi yerine getirip gerisini doğanın yenilenebilir gücüne bırakmalıyız.
İlginizi çekebilecek diğer içeriklerimiz: