Yeni araştırmalar, jeomanyetik bozulmaların kalp krizi vakalarında artışa yol açabileceğini gösteriyor. Bilim insanları bu etkinin özellikle kadınlarda daha belirgin olduğunu söylüyor, ancak kesin sonuçlara ulaşmak için daha fazla veriye ihtiyaç var.
Güneş’te yaşanan hareketlilik yalnızca gökyüzünde görsel şölenler oluşturmuyor. Son dönemde yapılan bilimsel çalışmalar, Güneş’teki patlamaların ve bu patlamaların tetiklediği jeomanyetik fırtınaların, Dünya’daki insanların kalp-damar sağlığı üzerinde de etkili olabileceğine işaret ediyor.
NASA, geçtiğimiz yıl Güneş’in 11 yıllık döngüsünde en yüksek aktivite noktasına, yani “Güneş maksimumu” evresine ulaşıldığını açıklamıştı. Bu dönem, astrofizikçiler için Güneş’in iç yapısını ve dinamiklerini incelemek adına eşsiz bir fırsat sunarken, Dünya’ya etkileri ise yalnızca kutup ışıkları ve haberlerde sıkça rastlanan Güneş fırtınaları ile sınırlı değil.
Son dönemde dikkat çeken bir araştırma, Güneş’teki bu artan aktivitenin, insan sağlığı üzerindeki olası etkilerine ışık tutmayı amaçlıyor.
Brezilya Ulusal Uzay Araştırmaları Enstitüsü’nde görev yapan bir grup bilim insanı, Güneş’ten kaynaklanan jeomanyetik bozulmalarla kalp krizi riski arasında doğrudan bir ilişki olup olmadığını araştırdı. Çalışma kapsamında, São Paulo eyaletine bağlı São José dos Campos bölgesinde 1998–2005 yılları arasında yaşanan 1.340 kalp krizi vakası incelendi. İncelenen verilerde 469’u kadın, 871’i erkekti.
Araştırmacılar, bu vakaları aynı dönemlerdeki jeomanyetik aktivite düzeyleriyle karşılaştırdı. Güneş kaynaklı manyetik bozulmalar “sakin”, “orta” ve “bozulmuş” şeklinde üç gruba ayrıldı. Verilerin ilk bakışta bilinen eğilimleri doğruladığı görüldü: Erkeklerde vaka sayısı daha yüksekti, ancak ölüm oranları kadın ve erkeklerde birbirine yakındı. Kadınların daha çok atipik, yani klasik göğüs ağrısı dışında belirtilerle hastaneye başvurduğu da gözlendi.
Ancak jeomanyetik aktivite düzeyleri hesaba katıldığında tablo farklılaştı. Kalp krizi vakalarının ve buna bağlı ölümlerin, özellikle jeomanyetik bozulmaların arttığı dönemlerde belirgin şekilde yükseldiği ortaya çıktı. Bu artış kadınlarda daha dikkat çekiciydi. Araştırmacılar, kadınlarda kalp krizi vakalarının sayıca daha az olmasına rağmen, jeomanyetik açıdan bozulmuş günlerde daha yüksek oranda görüldüğünü vurguladı.
Araştırma genişletilince…
Brezilyalı ekibin araştırması tek bir bölgeye ve sınırlı bir örnekleme dayansa da, benzer yönde başka çalışmalar da yapılmış durumda. Örneğin, 2018’de yürütülen bir araştırmada, kalp ritmindeki küçük değişimleri ölçen kalp atış hızı değişkenliği (HRV) ile jeomanyetik aktivite arasında bir ilişki olabileceği rapor edilmişti. Çalışmaya yalnızca 16 kadın dahil edilmişti, ancak sonuçlar, vücudun bu tür dışsal etkilerden etkilenebileceğini gösteriyordu.
2022 yılında yayımlanan ve 809 erkek bireyin verilerinin 16 yıl boyunca izlendiği bir başka çalışma, yoğun jeomanyetik fırtınaların HRV’yi 24 saate kadar düşürebildiğini ortaya koydu. HRV’nin düşük olması genellikle kalp-damar hastalıkları açısından bir risk işareti olarak değerlendiriliyor. Araştırmacılar, bu verilerin kalp sağlığını korumaya yönelik önleyici stratejiler açısından klinik olarak anlamlı olabileceğini belirtti.
Daha geniş çaplı bir çalışma ise 2023 yılında yapıldı. 1996–2019 yılları arasında dünyanın farklı bölgelerinden toplanan veriler incelendi ve toplamda 204 farklı coğrafi bölgeden elde edilen bulgular değerlendirildi. Bu araştırma da jeomanyetik bozulmalar ile kardiyovasküler hastalıklar arasında anlamlı bir ilişki olduğunu gösterdi. Ancak nedensellik ilişkisi kurabilmek için daha fazla veri gerektiği de vurgulandı.
Güneş fırtınaları ve kalp krizi: Bağ ne kadar net?
Bu yıl yayımlanan bir meta-analiz, bugüne kadar yapılan altı farklı çalışmayı bir araya getirerek mevcut verileri değerlendirdi. Rusya’dan bilim insanlarının yürüttüğü çalışma, jeomanyetik fırtınaların kalp krizi, akut koroner sendrom ve inme riskini artırabileceğini ortaya koydu. Ancak araştırmacılar, analizlerine dahil edebildikleri çalışma sayısının sınırlı olmasının, bulguların genellenebilirliği açısından bir engel oluşturduğuna dikkat çekti.
Genel tabloya bakıldığında, Güneş’teki artan aktivitenin insan sağlığı üzerinde bir etkisi olabileceğine dair işaretler giderek artıyor. Yine de, söz konusu etkilerin nasıl ve hangi mekanizmalarla gerçekleştiği henüz tam olarak açıklanabilmiş değil. HRV gibi ölçümler, bu etkileşimin izini sürmek açısından umut verici bir başlangıç olarak değerlendiriliyor.
Brezilyalı araştırma ekibinin yürüttüğü bu çalışma, Communications Medicine adlı bilimsel dergide yayımlandı.