Dünya üzerinde 142 lisan ailesine mensup 7000’i aşkın birbirinden farklı lisan var. Elbette her birinin konuşulduğu coğrafyalar da farklı. Pekala bir lisan olsa da dünya üzerinde herkes tarafından konuşulsa nasıl olur?
“Ben bu ülkenin lisanını bilmiyorum”, “Orada insanlarla nasıl anlaşacağım?” biçimi cümleleri rafa kaldırsak ve aslında bu türlü bir lisanın olduğunu söylesek?
Peki bu lisan hangi özelliklere sahip?
Öncelikle Esperanto lisanına dair ilk fikirlerin nasıl oluştuğuna bakalım.
1800’lerin sonlarında Polonya’nın Białystok kenti, farklı lisanları konuşan insanlarla doluydu. her grup farklı bir lisanı konuştuğu için, kendi lisanlarını konuşmayan insanlara negatif bir tutum sergiliyorlardı.
Bu durum da Ludwik Lejzer Zamenhof’un tüm yanlış anlaşılmaların kaynağının, farklı lisanlar olduğuna inanmasına neden oldu. Böylelikle 1878’de üniversal bir lisan oluşturma teşebbüsü tam manasıyla başladı.
Aslında Ludwik’in uzmanlık alanı, lisan bilim değildi göz doktorluğunun yanında evrensel bir lisan fikri üzerinde de çalışmaya devam ediyordu. Ortaya atacağı bu yeni lisanı, ulusal lisanların sağlam temellerine dayandırdı ve 1885’te her şeyi hazır hâle getirdi.
Çalışmasını Doktor Esperanto takma ismiyle yayımladığı için bu dile Esperanto ismi verildi.
Öyle ki dünya çapında yaklaşık 2 milyon kişi, bu lisanı konuşuyor ve bu sayı da giderek artıyor. Hatta bugün çabucak hemen her ülkede Esperanto toplulukları var ve birtakım ülkelerde ilk, orta ve yüksek okullarda bile öğretiliyor. Yeniden bu lisanda pek çok şiir, kitap ve sinema mevcut.
Öte yandan Esperanto, Avrupa lisanlarından epey fazla etkilenmiş. Fakat garip bir şekilde Çince lisanlarda bulunan kimi özelliklere de sahip. Yeniden de lisan bilgisi epey kolay. 16 kısa kuraldan oluşmuş.
Örneğin bu lisan, tam olarak fonetik. Yani nasıl okunursa o denli yazılıyor. Her harf, çoğu zaman sesi veriyor. Yani farklı sözler arasında söylem farklılıkları yok.
Esperanto’nun sözleri değil, kökleri var.
Bu köklerden türlü eklerle de diğer sözler üretiliyor. Temel sözler için “-o”, “-a”, ve “-e” ekleri (isim, sıfat, zarf) kullanılıyor. Mesela; “frat-o” (kardeş), “frat-a” (kardeşe dair), “frat-e” (kardeşçe) manalarına geliyor.
Yani bu lisanda kök sözleri ezberlemek kâfi. Bunu bildiğiniz takdirde bu ekler ile eski sözlerden, kolayca yeni sözler oluşturmak mümkün.
Esperanto’nun 28 harfi var ve çoğu Türkçedeki okunuyor. 5 şapkalı, 1 tane de karşıt şapkalı harfi bulunuyor. Sesli harflerin okunuşu ise Türkçe ile aynı. Tekrar b, d, f, g, k, l, m, n, p, r, s, t, v, z gibi sessiz harfleri de aynı. Diğer harflerin okunmasında ise küçük değişiklikler var.
Sonuç olarak Esperanto, farklı lisanları bilen insanların iletişim kasveti yaşamaması için düşünülmüş bir lisan. Şimdi hedeflendiği kadar yayılmadı ve milyonlarca konuşuru yok lakin şayet yayılır ve en az her 2 beşerden 1’inin öğrendiği bir lisan hâline gelirse, işte o zaman tüm dünyada konuşulan ortak bir lisan olur.