Manuel ve zahmetli su kalitesi testleri tarihe karışıyor. EMIT’in spektral görüntüleme çözümü, su kirliliğini büyük ölçekte izleyerek manuel örnekleme ekiplerinin riskli alanlarda çalışma ihtiyacını azaltacak. Teknoloji, gelecekte kalıcı kimyasalların takibi için de umut veriyor.

Uluslararası Uzay İstasyonu’na (ISS) bağlı, gezegenimizin yüzeyindeki minerallerin yaydığı ışık dalga boylarını analiz etmek üzere tasarlanmış benzersiz bir cihaz olan Dünya Yüzey Mineral Toz Kaynağı Araştırması (EMIT) Görüntüleme Spektrometresi, şu ana kadar beklenenin çok ötesinde bir performans sergiledi. Aslında toz ve malzeme haritalaması için geliştirilmiş olan bu cihaz, NASA araştırmacıları tarafından metan ve karbondioksit sızıntılarının yanı sıra okyanus kirliliğini izlemek için de başarıyla kullanılıyor.
EMIT spektrometresi, son zamanlarda yapılan bir çalışmada Tijuana Nehri’nden Pasifik Okyanusu’na yayılan bir atık su sızıntısını tespit etmeyi başardı. Araştırmacılar, bu başarı sayesinde fiziksel olarak su örneği almaya ihtiyaç duymadan atık suyun yayılımını takip ederek sızıntıyı haritalandırabildiler.
Cihazın bu yeteneği, özellikle çevre kurumları için çok büyük önem taşıyor. Şüpheli kirlenme bölgelerinin hızla tespit edilebilmesi ve halka daha doğru plaj suyu güvenliği uyarıları sunulabilmesi, insanlar için sağlıklı bir deneyim sunmanın yanı sıra doğal çiçeklenmeler gibi olayların takibini de kolaylaştırıyor.
Mevcut su kalitesi izleme yöntemleri genellikle “kaynak yoğun” ve sınırlı kapsama alanına sahipken, EMIT çok daha geniş bir alanda ve geleneksel yöntemlerin erişemediği yerlerde izleme yapabiliyor.
Nasıl tespit edebiliyor?
EMIT, suda bir “işaret” görevi gören 620 nanometrelik spektrum çukuru özelliğini kullanarak yansıyan ışıktaki düşüşü tespit etti. Atık su konsantrasyonları arttıkça, bu özellik değişimi yansıtarak kirlilik bulutunun izlediği yolu ortaya çıkardı. Işığın görünür ve kızılötesi dalga boylarında yapılan bu hassas ölçümler, yüzeyin altında gizlenen kirleticilerin varlığını gösteriyor.
Bu teknolojinin başarısı, atık su kirliliğini haritalamak, izlemek ve anlamak için spektroskopik sensörlerin ne kadar umut verici olduğunu kanıtlıyor. Çalışma, uzun süredir kirlilik kaynağı olan Tijuana Nehri’ndeki bilinen bir soruna odaklanmış olsa da, benzer şekilde kirlenmiş diğer kıyı ve haliç sistemlerine de kolaylıkla uygulanabilir.
Geleneksel olarak su kalitesini anlamak için gereken manuel bakteri konsantrasyonlarının alınması gibi zahmetli ve zorunlu süreçler, optik uydu görüntüleme çözümleriyle çok daha az zahmetli hale gelecek. Spektral görüntüleme, mevcut örnekleme sürecine bir alternatif olmasa da, süreci hızlandırabilir ve örnekleme ekiplerinin riskli koşullarda çalışma ihtiyacını azaltabilir.