Işık olmadan bitkilerin büyümesi fikri size hayal gibi geliyor olabilir.fakat yeni gelişme, bu fikrin aslında gerçek olabileceğini ortaya koyuyor.
Bitkilerin güneş ışığı olmadan büyüyebileceği fikri, bir vakitler yalnızca bilim kurgu senaryolarında görülebilirdi. ama artık bilim insanları elektro – tarım yoluyla bunu gerçeğe dönüştürmeye çalışıyor. Şayet başarılı olurlarsa, bu yenilikçi prosedür bitkileri yetiştirme süreçlerimiz üzerinde büyük bir tesire sahip olabilir ve günümüzdeki en büyük meselelerin arasında yer alan besin güvenliği ve çevre problemlerinin kimilerine yeni tahlil yolları sunabilir.
Elektro – tarım tarifi ilk bakışta garip gözükebilir lakin tam olarak isminde belirtileni ifade ediyor. Bu formül, geleneksel fotosentez gereksinimini atlayarak, bitki büyümesini desteklemek için elektriği kullanıyor. Temel olarak bu metot, karbondioksitin asetata dönüştürüldüğü, bitkilerin karbon kaynağı olarak kullanabileceği bir tuz çeşidi olan elektroliz ismi verilen bir süreci kullanıyor.
Yani bilim insanları, güneş ışığı yerine asetatla beslenen, tamamen karanlıkta gelişebilen bitkiler tasarladılar ve bu sayede güneş ışığı olmadan bitki yetiştirmek mümkün oldu.
Arazi ihtiyacı yüzde 90 azalabilir
Bu yolun çığır açıcı olası avantajlarına baktığımızda ise, öncelikle, kimi araştırmacılar bunun tarım için gereken araziyi yüzde 90’a kadar azaltabileceğine inanıyor. Bu sayede kentlere daha yakın, kapalı, dikey çiftliklerde ürün yetiştirmek mümkün olabilir ve geniş tarım toprakları tekrar ağaçlandırılarak tabiata bırakılabilir. Bu çiftliklerle bir arada laboratuvarda yetiştirilen etlerin devam eden başarısı, besin sanayisinde muazzam bir ihtilale ortam hazırlayabilir.
Öyle ki, bu iki gelişim bir araya geldiğinde bir kenti beslemek için gerekli olan tüm yiyecekler kentin dışına bile çıkmadan yetiştirilebilir. Çatı katları ve hatta yer altındaki katlar, büyük çiftliklere ev sahipliği yapabilir. Ayrıyeten elektro – tarım sayesinde, aşırı soğuk ya da aşırı sıcak iklimler gibi klasik tarıma çok uygun olmayan bölgeler (kutup bölgelerini ya da çölleri düşünebilirsiniz) de muhtaçlıkları olan tüm besini kendileri üretebilir hale gelebilir ve dışarıya bağlı olmadan daha büyük yerleşimlere ev sahipliği yapabilir.
Bunun yanı sıra tarımın kaynak açısından daha verimli bir hale gelmesi, ormansızlaşma ve su kıtlığı çiftçiliğin etkilediği diğer meselelerle mücadele etmeyi de kolaylaştırabilir.
Olanaklar sınırsız, pekala ya zorluklar?
Ancak, bu geliştirme sürecinde hala aşılması gereken kimi zorluklar bulunuyor. Şu anda elektro – tarım, bilim insanlarının deneysel aşama olarak isimlendirdiği kademede yer alıyor. Araştırmacılar, hala karbondioksiti asetata dönüştürme sürecini optimize etmek ve bu sistemde gelişebilen ve güneş ışığı olmadan büyüyebilen daha fazla bitki çeşidi üretmek için çalışıyor.
Bunun yanı sıra kimi ekonomik mahzurlar de bulunuyor. Büyük ölçekte klâsik tarımdan elektro – tarıma geçiş yapmak çok önemli yatırım ve teşvikler gerektirecektir. Birçok kişinin herhangi bir kıtlık durumuyla karşılaşmadıkları takdirde klasik tarımın devam ettirilmesinde bir sorun görmeyeceği rahatlıkla tahmin edilebilir. Ayrıyeten farklı sebeplerden ötürü bu geçişe itiraz edecek insanlar da olacaktır.
Yine de, yeni formülün büyük bir potansiyele sahip olduğu inkar edilemez. Elektro – tarım besin piyasalarını dengeleyebilir, kıtlıkla mücadele edebilir ve gezegene zarar vermeden insanlığın artan besin taleplerini karşılamasına yardımcı olabilir.