Karşımıza hiç beklenmedik bir anda çıkan hayvan, saniyeler içinde başlayan bir doğal afet ya da birinin size beklenmedik ve ani bir şekilde dokunması. Bunların hepsi şaşırma ve telaşa sebep olan şeyler o denli değil mi?
Ancak bu usul durumlar beraberinde nefes kesilmelerini de beraberinde getiriyor. Güya birkaç saniyeliğine nefes alıp veremiyoruz.
Peki bunun nedeni ne?
Aslında bu gibi durumlarda nefes nefese kalma, doğuştan gelen bir hayatta kalma düzeneği.
Bu sistemin ismi ise savaş yahut kaç tepkisi. Şöyle ki şayet mümkün bir tehlike ya da beklenmedik bir durumla karşılaşırsak, bedenimiz ya olabildiğince süratli kaçarak yahut tehlikeyle etkileşime girerek tepki veriyor.
Yani olağan dışı bir durumda, insan bedeninde gerçekleşen biyolojik olaylar zinciri çok süratli bir şekilde harekete geçiyor. Bu harekete geçme süreci de beynin ‘amigdala’ ismi verilen epeyce küçük ve badem biçimindeki bölgesinin ilk alarmı vermesi ile başlıyor.
Başka bir deyişle şaşırdığımızda ya da endişelendiğimizde, yani bizi tehdit eden bir şey duyduğumuzda ya da gördüğümüzde amigdala, beynin komuta merkezi olarak görev yapan hipotalamusa sinyaller gönderiyor.
Bu sinyaller de bedensel fonksiyonların, alınan bildirilere ve komutlara göre şekillenmesini sağlıyor.
Ayrıca hipotalamus, gerilime ya da tehlikeye olan yansıların bir nevi itici gücü olan sempatik hudut sistemini de harekete geçiriyor. Yeniden bu hudut sistemi tetiklendiğinde ve faal hâle geldiğinde böbrek üstü bezleri, adrenalin gibi hormonları kan sirkülasyonuna pompalamaya başlıyor.
Sonrasında insan bedeni, çok süratli bir şekilde düşünmeye ve devamında hareket etmeye başlıyor. Mesela göz bebekleri genişliyor. Zira görüşü sertleştirmeye çalışıyor. İstemsizce daha süratli nefes almaya başlıyoruz zira daha fazla oksijen almak istiyoruz.
Yani savaş yahut kaç reaksiyonuyla tetiklenen fizyolojik değişiklikler, insan bedeninin oksijeni daha fazla ve daha süratli kullanmasına neden oluyor. Bu da istemsiz bir şekilde nefesin kesilmesine sebep oluyor.
Daha fazla bilim içeriği: