Uzay seyahatinin geleceği nükleer füzyonda mı gizli? Pulsar Fusion’ın geliştirdiği “Sunbird” roketi, helyum-3 ve döteryumun füzyonundan elde edilen enerjiyi kullanarak gezegenler arası seyahat müddetlerini çok önemli ölçüde azaltmayı amaçlıyor.
Geçtiğimiz ay uzay teknolojileri alanında dikkat cazibeli bir gelişme yaşandı. Pulsar Fusion, nükleer füzyon tabanlı yeni bir roket konsepti olan “Sunbird“ü tanıttı. Bu yenilikçi roket, gezegenler arası seyahat müddetlerini çok önemli ölçüde kısaltarak uzay seyahatinde ihtilal yaratma potansiyeli taşıyor.
Sunbird’ün kalbinde, uzay aracına hem itme gücü hem de elektrik gücü sağlamak üzere tasarlanmış kompakt bir nükleer füzyon motoru olan Dual Direct Fusion Drive (DDFD) yer alıyor. DDFD’nin çalışma prensibi, yüksek sıcaklık ve basınç altında bir araya geldiğinde muazzam ölçüde enerji açığa çıkaran iki hafif izotop olan helyum-3 ve döteryumu birleştirmeye dayanıyor. Klâsik füzyon reaktörlerinin ürettiği enerjiyi önce elektriğe, akabinde da itmeye dönüştürme sürecinin tersine, DDFD füzyon tepkisi sırasında ortaya çıkan yüklü parçacıkları direkt itme kuvveti üretmek için kullanıyor. Bu direkt yaklaşım, enerji dönüşüm zincirindeki ara adımları ortadan kaldırarak sistemin genel verimliliğini artırıyor ve daha yüksek bir itme gücü elde edilmesini sağlıyor.
Sunbird roketinin en dikkat alımlı teknik özelliklerinden biri, 10.000 ile 15.000 saniye arasında değişen yüksek özgül itki değeri. Özgül itki, bir roketin kullandığı itici yakıtı ne kadar verimli bir şekilde güce dönüştürdüğünün bir ölçüsü. Sunbird’ün bu etkileyici sayıları, roketin asgarî yakıt tüketimiyle uzun müddetli ve karmaşık uzay vazifelerini muvaffakiyetle gerçekleştirebileceğini gösteriyor. Yüksek özgül itki, benzeyenzamanda daha az yakıtla daha fazla itme kuvveti manasına geldiğinden, gelecekteki uzay misyonlarının maliyetini de çok önemli ölçüde düşürebilir.
Plüton’a 4 yılda ulaşmak…
Yapılan teorik hesaplamalara göre, Sunbird roketleriyle donatılmış bir uzay aracının, 12 kişilik bir mürettebatı yaklaşık 4 yıli kısa bir sürede cüce gezegen Plüton’a ulaştırabileceği öngörülüyor. Güneş sisteminin en uzak noktalarına beşerli bir seyahatin, insan ömrüyle bağdaşır bir sürede gerçekleşebilmesi, uzay keşfi açısından heyecan verici bir mümkünlük sunuyor. Lakin, mevcut teknolojik sınırlamalar göz önüne alındığında, bu hesaplamanın şimdi pratik bir gerçekliğe dönüşmesi mümkün değil. Çünkü asıl zorluk, Plüton’a ulaşabilmekten fazla, bu uzun ve zorlu seyahat boyunca mürettebatın sıhhatini ve güvenliğini koruyabilecek teknolojileri geliştirmekten geçiyor.
Uzayda yaklaşık 10 yıl sürecek bir gidiş-dönüş seyahati boyunca 12 insanın hayatta kalmasını sağlayacak kapalı ömür destek sistemleri, radyasyon kalkanları ve tıbbi imkanlar kritik teknolojilerin şimdi kâfi olgunluğa ulaşmadığı bir gerçek. Bu nedenle, şimdilik kimsenin Plüton’a gitme benzeri bir niyeti bulunmuyor.
Yine de, Sunbird uzay seyahatini daha verimli ve süratli hale getirecek teknolojilerin geliştirilmesi, insanoğlunun galaksileri ve nebulaları keşfetme maksadına doğru atılmış çok önemli bir adım olarak kıymetlendirilebilir. Gelecekte, buna yenilikçi itki sistemleri sayesinde, güneş sisteminin dışına yapılacak uzun soluklu bilimsel araştırmalar ve hatta mümkün beşerli keşif misyonları çok daha gerçekçi bir mümkünlük haline gelebilir.