DNA’nın sırf bir kopyası, 37,2 trilyon hücre çekirdeğinde bulunur. Teorik olarak tüm bu hücreler, aynı yeteneklere sahiptir lakin hepsi farklı yerlerde farklı emeller için çalışır.
Peki DNA, nerede çalışacağını nerden bilir? Örneğin bir DNA, bir kan hücresinde mi yoksa bir koku hücresinde mi olduğunu nasıl bilir?
Gelin, bu soruların karşılıklarını verelim.
Aslında DNA’nın hangi hücrede nasıl çalışacağı çok faktörlü bir süreçtir.
Transkripsiyon faktörü ismi verilen özel bir protein, genleri harekete geçirir. Bu protein, belli genlerin faaliyetini artırmak ya da azaltmak için DNA’ya bağlanır. Ayrıyeten birçok transkripsiyon faktörü, hücreden hücreye tekrar kullanılır.
Esasen bu durum, aynı kesimlerin farklı otomobillerde kullanılabilmesine benzetilebilir. Bir transkripsiyon faktörü, farklı hücre tiplerinde farkı genleri aktive edebilir. Örneğin koku hücrelerinde kullanılan Olf-1 isimli bir faktör, B hücrelerini belirlemede kullanılan Ebf-1 ile benzeridir.
Ek olarak transkripsiyon faktörü, DNA’nın farklı hücre tiplerinde farklı biçimlerde organize edilmesi sebebiyle bu hücrelerde farklı genleri nasıl aktive edeceğini bilir.
Ayrıca çekirdekte; DNA, proteinler ve RNA’dan oluşan bir kompleks, DNA’nın uzun ipliklerini paketlemek için birlikte fonksiyon görür.
Bu komplekse, kromatin ismi verilir ve hangi genlerin daha fazla ya da daha az açığa çıktığı bu kompleks ile belirlenir. Yeniden DNA’nın kendisinde daha uzun vadeli değişiklikler yapan süreçler vardır.
Örneğin DNA metilasyonu, bir nükleotide bir metil grubunun eklenmesini içerir ve ekseriyetle bir genin baskılanmasıyla yakından bağlıdır. Yani DNA metilasyonu, kuşaktan nesile aktarılabilir ve makul bir hücre tipinde hangi genlerin aktifleşip aktifleşmeyeceğini tesirler.
Özetle insan bedeni, öylesine olağanüstü bir işleyişe sahiptir ki DNA, tüm bu süreçlerle birlikte her bir hücrede değişik şekilde çalışır.